top of page

Gölgeler İçinde Rusya

  • 2 Haz 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 29 Ağu 2022

Herbert George Wells’in yazdığı ”Gölgeler İçinde Rusya” kitabının içeriğini sizlerle paylaşmak, ilginç yerlerini aynen aktarmak ve kendi düşüncelerimi buraya not düşmek için bu yazıyı yazdım. Altını çizip aktarmak istediğim o kadar çok yer var ki sizi meraklandırmak adına bu isteğimi gerçekleştiremeyeceğimi yazımın başında belirtmek isterim. Bir kısmınız bunu ”hainlik” olarak değerlendirsede yazının amacı merak uyandırıp sizi kitaba yönlendirmektir. Tam bu esnada vurgulamak istediğim diğer bir husus ise kitabın yazarı ile herhangi bir anlaşmam yoktur. Herhangi bir yayınevi ile görüşmem olmamıştır. Yazı reklam amaçlı değildir.

İngiliz yazar (D. 21 Eylül 1866- Ö.13 Ağustos 1946), tarihçi, gazeteci ve sosyolog olan Wells ilginç bir karakter. Gezdiği her yerden notlar alan, görüştüğü kişiler ile dönemin sosyo-ekonomi sorunlarını tartışan, Karl Marx’a yer yer sert muhalefet olan bir kişilik. Wells, Rusya’ya 1914 yılında ilk ziyaretini gerçekleştirmiş akabinde Batı ülkelerini gezip bazı analizlerini tamamlamak istemiştir. Rusya’da Bolşevik hareketinin başarıya ulaşmasından sonra dönemin siyasi koşullarını daha iyi anlamak için 1920’de Rusya’yı ikinci kez ziyaret etmiştir. Stalin ve Lenin ile birebir görüşmüş ve fikirlerini açık açık dile getirme şansı bulmuştur. İkinci ziyaretinden sonra yaklaşık 110 sayfalık ”Gölgeler İçinde Rusya” kitabını yazmıştır. Ziyaret esnasında edindiği gözlemleri, görüşme içeriklerini bu kitabında okuyucularına aktarmıştır. Bu ziyaretinden hemen önce Birleşik Devletleri de ziyaret etmiştir. İki ülke arasındaki finans, örgütlenme, eğitim, sermaye gibi parametrelerin farklılıklarını iyi çözümleyip kitabına yansıtmıştır.

Gölgeler İçinde Rusya ismini gördüğümde ilk hissiyatım komplolarla dolu, netliği olmayan, mafyatik içerikli bir kitap olduğu yönündeydi. İçindekiler kısmına baktığımda ise kitabı hemen aldım. İçindekiler kısmını sizinle paylaşmak isterim.

İçindekiler;

I. Petersburg Çöküyor

II. Kargaşa ve Yağma

III. Bolşevizm’in Temeli

IV. Rusya’da Yaratıcı Çabalar

V. Petersburg Sovyeti

VI. Kremlin’deki Hayalperest

VII. Elçi

Ek kısmında ise Marksizm Liberalizme karşı

İki farklı Petersburg

Kitabın ilk sayfalarında kısaca 1914 gezisi ile 1920 gezisindeki Petersburg’un farklılıklarını şu cümleleriyle okuyucuya aktarıyor.

”Rusya ile ilgili edindiğimiz baskın izlenim ise koca ülke onarılamaz bir çöküş içinde olduğudur. 1914’teki ziyaretimde gördüğüm o görkemli monarşi; idari, sosyal, mali, ve ticari yapılarıyla birlikte, altı yıl aralıksız devam eden savaşın yükü altında çökmüş ve paramparça olmuş’‘ bir kaç paragraf sonra ise ”Rusya’daki çöküşün izleri hiçbir yerde Petersburg’daki kadar göze çarpmıyor”.

Şehirin dış görünüşü, ticarethanelerin durumu ile alakalı analizlerini ilerleyen sayfalarda biz okuyucularına betimlemiş özellikle halkın dış görünüşünü okuyucuya aktarmaya özen göstermiş. Petersburg ziyareti esnasında bazı okulları görmek istemiş ve eğitimlerine şahit olmuş. O dönemin eğitim şartlarını iyi bulmasada öğrenci ve öğretmenlerin samimiyeti ve büyük özverisi ile kendilerini çalışmaya adadıklarını kitabında özenle bahsetmiştir.

Kargaşa ve Yağma bölümünde Maksim Gorki ile olan münasebetini anlatırken onun Rusya’daki yerini ve önemini anlatmıştır. Özellikle şu satırları merakınızı celbetmesi amacı ile size aktarmak isterim.

” Gorki’nin Rusya’daki konumu oldukça hususi ve şahsi. Benden daha komünist olduğu söylenemez. Onun kendi dairesinde, son derece özgür bir şekilde, Petersburg’daki Olağanüsü Komisyonun Başkanı olan Bokaiev ve Komünist Parti’nin yükselen liderlerinden biri olan Zalutski ile tartışarak radikal hareketleri sertçe eleştirdiğine tanık oldum. Bu sohbet bizim için son derece cesaretlendirici ve özgür ifade örneği olmuştu zira Gorki, tartışmalarında böylesine kötüleyici bir tavrı çok fazla benimsemezdi-özellikle de derin bir merakla dinleyen İngiliz araştırmacının önünde.”

Kitabın yine bu bölümde Rusların hayat damarlardan birini oluşturan sanat ve edebiyatın çöküşten zarar gördüğünü süreç içinde sanat dallarından sadece tiyatronun istikrarlı kaldığını vurgulamıştır. Sokaklarda insanların soyulup öldürüldüğünü, cesetlerin kimsenin umrunda olmadığını yine bu bölümde uzunca okuyucularına aktarmış.

Üçüncü bölümde Çarlık Rusya’sının ülkeyi tarumar ettiğini dikkatle vurgularken sonrasında inşaa edilen Sovyet Rusya’nın insan kaynağı, liyakat sorununu dile getirmiş. İnşaa edilen ülkenin felsefesini bu bölümde eleştirirken Marksistleri bağnaz olarak değerlendirmiş.

Buraya dikkat!

Kitabın 38. sayfasına geldiğimizde korkutucu bir benzerliğin içinde kendimi buldum. Değerli okuyucular şimdi yazacağım paragraf size ne düşündürecek açıkçası merak içindeyim. Paragraf şöyle;

”Fakat İngiltere’de bizim garip bir düşünme biçimimiz vardır, herhangi bir fikre karşı öylesine kapalıyız ki insan zihninin en basit tepkilerini açıklamak için bile bir komplo fikrine ihtiyaç duyulur. Örneğin; Essex’te gündelikçi bir işçi, çocuğuna alacağı ayakkabıların fiyatı ile kazandığı haftalık ücret arasında büyük bir fark olduğunu kendisinin ve iş arkadaşlarının aldatıldığını ve az ücret kazandırdıklarını söylerse The Times veya The Morning Post editörleri işçinin öfkesini, Königsberg veya Pekin’deki gizemli bir cemiyetin sinsi propagandasına bağlayabilir.”

Sizce İngiltere’nin 100 yıl önceki editörleri şu anda Türkiye’de tekrardan doğmuş olabilir mi? Reenkarnasyon’a inanmayanlar için diğer bir seçenek sunulabilinir. Dönemin İngiliz editörlerinin söylemlerini 2021 yılında ülkemizde duymak mümkün mü?

Kitaba geri dönecek olursak bu bölümde Marx hakkındaki düşüncelerini sıralarken riyakar bir saygıya gerek olmadığını ve Marx’ın tam bir baş belası olduğunu yazmış. Asıl sorun ise Marksistlerin kendisi olduğunu belirtmeden geçmemiş. Yönetim erkinde olup Das Kapital’i okumayanların çoğunlukta olduğunu, savunucularının analiz-eleştiri kavramlarıyla uzaktan yakından alakadar olmadıklarını okuyucularına iletiyor.

Kalan kısımları yazmayı çok isterdim fakat yukarıda da belirttiğim üzere kitabı alıp tamamını okumanızı isterim. Wells’in Lenin ile görüşmesinde geçen konuşmaları okuyunca bir kaç dakika üzerine düşüneceğinize eminim. Lenin hakkındaki düşüncelerine oldukça şaşırdım çünkü Wells de böyle bir görüşme beklemiyormuş. Onun Lenin hakkındaki düşünceleri görüşmeden sonra oldukça değişmiş. Ayrıca, Stalin-Wells görüşmesi oldukça ilginç. Kapitalizmden ABD ekonomisine, toplumsal problemleri ele alırken karşılaştırmalı toplum karakteri ve anlayışını eleştirmişlerdir.

Ez cümle olarak şunu söylemek isterim. Kitabın son bölümlerini okurken o döneme şahitlik ediyormuş gibi oluyorsunuz. Dönemi anlamanızda yardımcı olacak küçük bir kaynak.

Afiyetle okuyunuz…


ree

Yorumlar


bottom of page