top of page

Savaş ve Barış

  • 2 Haz 2022
  • 6 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 29 Ağu 2022

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Pazartesi akşamı Ukrayna sınırları içinde ve ülkenin doğusunda yer alan Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığını tanıdığını ilan etti. Kremline göre, bu iki bölgede Ukrayna yönetiminin aldığı pozisyon kabul edilemezdi. Sahada Minsk protokolünün uygulanabilinirliğinin olmaması, Ukrayna’da bulunan neo nazi özentileri, Sağ Sektör’ün yönetime etkisi, ayrıca ülkenin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve Avrupa Birliği’ne (AB) katılma talepleri Kremlin’in göz ardı edebileceği durumlar değildi.Saydığımız bu parametreler . Moskovabu kararı savaş değil, özel operasyon olarak adlandırmıştır. Savaş başlamadan önce Kremlin’de hakim olan hava, Kiev’in kısa sürede düşeceği, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ve yönetiminin 3 gün içinde beyaz bayrak asacakları doğrultusunda olmuştur. Moskova’nın istediği gibi başlayan savaş, istediği gibi devam etmemiştir. Savaş öncesi hesapların Ukrayna sokaklarında uygulanabilmesi mümkün olmadığı gibi Moskova’nın başarıya kavuşma ihtimali de git gide azalmıştır.

Truva Atı; 2 Milyon Ukraynalı


Rusya Federasyonu çok uluslu bir devlettir. 2002 ve 2010 yılı nüfus sayımlarında kendini Rus olarak tanımlayanlar toplumun yaklaşık yüzde seksenini oluşturmaktadır. Tatar, Ukraynalı, Başkurt, Yakut, Mariel, Çeçen gibi azınlıklar toplamda nüfusun yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Resmi rakamlar bize göstermektedir ki Rusya’da yaşayan 1.927.988 kişi Ukrayna kökenli Rus vatandaşıdır (1).

Din, dil, tarihi hafıza, akrabalık ilişkileri Rusya-Ukrayna savaşını etkileyen önemli faktörlerden sadece birkaçıdır. Bahsettiğimiz faktörlerin savaşın gidişatını etkileyeceğini düşünen Zelenski, savaşın ilk günü Rusya’da yaşayan Ukraynalılara seslenmiştir. Bunun bir etkisi olarak savaşın ilk ve ikinci günü Moskova ve Petersburg sokaklarında ”savaşa karşıyız” mitinglerini görmek mümkün olmuştur. İlerleyen günlerde ise mitinglerin bazılarını A. Navalni ekibi düzenlemiştir. ”Savaşa hayır” kampanyası için Telegram, Instagram, Twitter, VK gibi sosyal medya araçları oldukça aktif kullanılmıştır. Toplum tepkisinin büyümemesi ve milyonların Kremlin’e karşı sokaklara dökülmemesi (Batı’nın planlarından biri bu) için bazı önlemler alınmıştır. Sahadan gelen miting videolarının bazılarında polislerin savaşı destekleyenleri dahi tutukladıklarını görmekteyiz. Basın mensuplarına fikirlerini anlatan insanların ne söylediklerine bakılmaksızın tutuklamalar yaşanmıştır. Kremlin’in aldığı savaş kararına karşı olanlar para veya hapis cezaları almışlardır. Diğer taraftan toplum savaş konusunda ikiye bölünmüştür. Görüşmelerimin sonucunda, toplumun bir kısmı; Batı’nın Kiev üzerinden Rusya’nın varlığını tehdit ettiğine, Neo nazilerin Donbas bölgesindeki sivil insanları öldürdüğüne, savaş olmasaydı Kiev’in Donbas’a askeri operasyon düzenleyeceğine (Kremlin bu operasyonun dökümanlarını elde ederek yayımladı), Kiev’in nükleer güç olup Kremlin için tehdit oluşturacağına, sokakta Rusça konuşanların hoş karşılanmayıp darp edildiğine veya öldürüldüğüne inanarak savaşı desteklemektedirler. Toplumun diğer kısmı olayları ‘savaş’ olarak nitelemiş ve Kremlin’in savaş gerekçelerini inandırıcı bulmamıştır.

Savaştan sonra neler değişti?


Kısa bir sürede biteceği düşünülen savaşın şu an 3. haftası devam etmektedir. Bu süreçte Kremlin’in son 20 yılda Batı’yla kurduğu ilişkilerin 14 günde hızlıca bozulduğunu görmekteyiz. Savaşla birlikte hem ulusların kutuplaştığını hem ülkelerin hızla Rusya’ya karşı cephe aldığını belirtmeliyiz. Toplumsal açıdan en büyük değişimi Ukrayna yaşamıştır. Dağınık, parçalanmış ”Ukrain” ulus anlayışı savaşla birlikte hızla toparlanmış ve anlam kazanmıştır. Rusya’nın Ukrayna’ya attığı ilk füze Ukrain milliyetçiliğinin ateşini yakmıştır. Savaş öncesi Rusça konuşan ama Ukrain olan halkların zorunda kalmadıkça Rusça konuşmuyor olması, Kremlin’in Ukrain halkını kaybettiğini göstermektedir. Bu ek olarak, Rus olup Ukrayna vatandaşı olanlar sokaklarda Slava Ukraine (Yaşasın Ukrayna) çığlıklarını Kremlin odalarında konuşulmuştur. Rusya’da Net Voyne (Savaşa Hayır) sloganlarıyla yapılan protestolar Rus toplum bilimcileri açısından mutlaka değerlendirilmiştir. Buna karşı Rusya’da savaşı destekleyen halk görüşleri de vardır. Özellikle bu açıklamalar sosyal medyada öne çıkarılmaktadır. Sosyal medyalarda öne çıkarılan bu fikirler iki toplum arasındaki köprülere de zarar vermeye başlamıştır. Kendini bağımsız sosyolog ve veri analistleri olarak tanıtan bir grup savaşın Rus toplumundaki yeri üzerine anketler yapmıştır. Anket sonuçlarına göre savaşı destekleme oranı yüzde 59’dur. Savaşı destekleyenlere ‘Ana akım medyasına güveniyor musunuz?’ sorusu da sorulmuştur. Savaşı destekleyenlerin yüzde 27’si güvenmediğini, yüzde 73’ü güvendiğini belirtmiştir (2). Savaşı desteklemeyenlerin oranı ise sadece yüzde 22 olmuştur. Ankete göre genç nüfus savaşı yaşılılara göre daha az onaylıyor. İki ulusun psikolojik travması savaşın her günü daha çok şiddetlenerek devam etmiştir. Batı’da oluşan toplumsal tepkiler yer yer faşistliğe kadar varmıştır. Savaşın başlatılmasında veya sürdürülmesinde etki sahibi olmayan Rus halkı;bazı kafelere alınmamış, iş yerlerinde mobinge uğramış/çıkartılmış, sporcularından kedilere ve sanatçısından kitaba kadar yasaklamalar getirilmiştir. Ukrain halkının direnişi ise kahramanlık olarak adlandırılmıştır. Bu adlandırmaya ben de katılmaktayım. Konudan bağımsız olarak şunu da vurgulamakta fayda vardır. Batı’nın kahraman olarak adlandırma kriterleri, olaylardan bağımsız coğrafya, din ve dış görünüşle alakalı olduğunu düşünmekteyim.

Savaşın üçüncü haftasına girerken Batı ve Rusya arasında soğuk savaşa benzer rüzgarların estiğini görmekteyiz. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline tepkiler sadece Avrupa’ylasınırlı da kalmamıştır. BM Genel Kurulu, 2 Mart Çarşamba günü Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınayan kararı kabul etmek için toplanmıştır. Rusya ile birlikte karara karşı oy kullanan ülkeler; Suriye, Kuzey Kore veBelarus olmuştur. Kazakistan, Çin, Hindistan, İran, Irak, Pakistan ve Güney Afrika ise çekimser kalan ülkeler arasındadır. Sırbistan ve Bulgaristan da dahil olmak üzere 141 ülke bu kararı onaylamıştır. Rusya-Ukrayna savaşı Batı’yı tekrardan konsolide etmiş, Almanya ve Fransa hızla İngiltere ve Amerika çizgisine çekilmiştir. Avrupa Birliği ve NATO içinde; yeni çar, yeni Sovyetler veaskeri tehdit terimleri daha sık ve açıktan kullanılmaya başlanmıştır. Rusya’nın Ukrayna’ya savaş ilan etmesiyle birlikte NATO içindeki çürüyen ilişkilerin tazelendiğini görmekteyiz. Diğer yandan Rusya-Ukrayna savaşı, Soğuk Savaş sonrası Avrupa’nın güvenlik düzenini savunmaya hazır olup olmadığını test etmektedir. Kamuoyu tartışmalarında, Avrupa hükümetlerinin bölünmüş, zayıf ve belirsiz olarak tasvir edildiğini görmekteyiz. Bu savaşla birlikte, AB’nin güvenlik ve savunma tartışmaları canlanmıştır. Avrupa’yı yumuşak gücün şekillendirdiği bir güvenlik düzeni de kısmen sonlanmıştır. Süreç, Avrupa’nın daha sert reel politikaya dönerek kendi güvenlik düzenine evrilmesidir. Almanya’nın 100 milyon euro ek savunma fonu ayırması ve F-35 satın alacağını söylemesi bu bağlamda okunmalıdır. Batı’nın hem siyasi hem askeri kanalları hızlı bir şekilde birleşmiş ve duruma adapte olmuştur. Avrupa, çatışma önleme ve kriz yönetimi için kurallar, prosedürler ve kurumlar geliştirmeye on yıllar boyunca büyük yatırımlar yapmıştır. 2014 yılındaUkrayna siyasi kriz ve Kırım’ın ilhakı, yıllardır üzerine çalışılan bu düzenlemelerin yetersiz kaldığını kanıtlamıştır. Bu savaş NATO ve AB’nin misyon ve etkinliğinin en büyük sınava tabi tutulmasına neden olmuştur. NATO savunma ve caydırıcılığa odaklanan orijinal ayarlarına geri dönerken; AB, jeopolitik gücünü test etmiştir.

Savaşın Ukrayna, Donetsk ve Luhanks ile sınırlı kalmaması Rusya’ya karşı yaptırımları çeşitlendirmiş ve şiddetlendirmiştir. Batı’nın Rusya’ya karşı yaptırımlarının sadece tek yönlü etkisi yoktur. Örneğin var olan enerji krizi daha derinleşmiştir. Hollanda gaz merkezi Title Transfer Facility’e göre, Avrupa’da gazın 1000 metreküpü 3900$ bulmuştur. Rusya, Avrupa’nın en büyük doğalgaz tedarikçisidir. Avrupa’nın doğalgazda Rusya’ya bağımlılığı yüzde 34’tür. Ayrıca Avrupa’nın Rusya’ya petrolde bağımlılığı yüzde 25’i bulmaktadır.

Pandemiden dolayı tedarik zinciri tıkanmış, bir çok ürünün fiyatları artmıştı. Küresel ekonomi, Avrupa sınırında bu savaşla birlikte öngörülemeyen bir rotaya doğru ilerlemektedir. Örneğin; Polonya, Avrupa Birliği’ne Rusya’dan daha fazla mal ihraç etmektedir. Rusya dünyanın en büyük buğday tedarikçisidir ve Ukrayna ile birlikte toplam küresel ihracatın yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadır. Tahıl, Mısır’ın ve Türkiye’nin toplam buğday ithalatının yüzde 70’inden fazlasını oluşturmaktadır. Son yıllardır “Avrupa’nın ekmek sepeti” olarak bilinen Ukrayna, buğday ve mısır ihracatının yüzde 40’ından fazlasını karşılamıştır. Salgından sonra yükselmiş olan fiyatların savaşla birlikte astronomik rakamları bulmaktadır. Ayrıca, paladyum, alüminyum ve nikel gibi temel metallerin olası kıtlığı, hali hazırda pandemiden yara alan küresel tedarik zincirlerinde başka bir aksamaya yol açmaya başlamıştır. Örneğin; cep telefonlarında, diş dolgularında, lehim malzemelerinde kullanılan paladyum fiyatı son dönemde oldukça yükselmiştir. Diğer taraftan çelik, elektrikli araba akülerinin yapımı ve zırh kaplamada kullanılan nikelin fiyatı da yükselmektedir. Bunlar dışında Rusya’nın yaptırımlarla sıkışmışlığı açması gerekmektedir. Bu amaçla Rusya-Çin ilişkileri başka bir boyut daha kazanmıştır. Rus yatırımcılar ticaretlerini devam ettirebilmek için Çin bankalarında hesaplar açmıştır. Ayrıca Rusya’nın Çin’e gaz tedarik etmesi için 30 yıllık bir sözleşmenin müzakere edildiği bilinmektedir. Rusya muhtemelen Çin’e tüm enerji ve emtia ihracatını yönlendirecektir.

Son olarak anlaşmaya dair umutlarımın gerçekleşmesi için yapılmasını doğru bulduğum bir kaç hususu sizlerle paylaşmak istedim.

Ukrayna yönetimi bu savaştan sonraki süreçte görevlerine devam edecek olursa, önümüzdeki 10 yılı belirlerken jeopolitik gerçekliği de iyi okumalılar. Savaştan sonraki süreçte Finlandiya modeli Ukrayna için örnek olabilir. Batı ve Rusya arasında köprü olacak bir yönetim anlayışı Ukrayna halkına kaybettirmeyecektir. Demokratik reformlar ülke sınırında yaşayan her bireyi kapsayacak düzlemde olması gerekmektedir. Ukrayna içindeki – sayıları az da olsa – Neo nazicilerin sistemden çıkartılması ve hukuki olarak da bu oluşumun önüne geçilmesi gerekmektedir. Ülke, Avrupa Birliği’ne girmek istiyorsa zaten bunu yapmak zorunda. NATO ile arasına mesafe koyması savaşın gidişatını belirleyecek en önemli faktör. Savaş esnasında güvenlik alanındaki eksikliklerini kapatacak politikalar izlemelidir. Ukrayna’nın bunu karşılayabileceği hem insani gücü hemde alt yapısı vardır. Rusya’nın ise Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı duyması ve askerlerini çekmesi gerekmektedir. Tekrar bir savaşa girmeyeceğinin güvencesini vermelidir. Rusya’nın çekilmesi akabinde Batı’nın uyguladığı yaptırımların kalkması başta Rusya olmak üzere Avrupa ve Orta Asya için oldukça önemlidir. Yaptırımların barış anlaşmasından sonra devam etmesi, kaosun devamı ve sonunun belli olmadığı bir noktaya doğru evrilmesi demektir.

Elbette bu savaş, sahada Rusya-Ukrayna arasındaymış gibi görünse de Rusya-Amerika savaşıdır. Öyle sanıyorum ki barış imzası, Amerikalıları oyun dışı bırakarak atılamaz.

  1. http://www.statdata.ru/nacionalnyj-sostav-rossii

  2. https://www.dorussianswantwar.com/



ree

Yorumlar


bottom of page