top of page

Türk-Rus İlişkilerinin Geleceği

  • 2 Haz 2022
  • 5 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 30 Ağu 2022

Sosyal bilimler ve beşeri bilimler uzmanları, Türk-Rus ilişkilerini bölgesel çatışmaların çoğalmasıyla birlikte olası sonuçlarını incelemeye daha sık başlamışlardır. Önce Suriye sonra Libya en son Karabağ ikili ilişkilerin derinliğini test etmiştir. Riskler ve şanslar içeren bölgesel sorunların Ankara-Moskova ilişkilerinde yeni bir düzlem yaratacağı kesin. Bu makale, Türkiye-Rusya ilişkilerinde kısa ve orta vadede ortaya çıkabilecek olası jeopolitik riskleri kısaca ortaya koymaya çalışmakta ve ilişkilerin dengeye kavuşabilmesi açısından öneriler sunmaktadır.

Türk-Rus ilişkileri geçmişten beri rekabet ve rakip kavramlarıyla dalgalı seyretmiştir. Rusların ”Tek Kutuplu Dünya” anlayışını kabul etmiyor olması, küresel güç olma talebi ve II. Dünya Savaşı sonrası Türkiye üzerinden kurduğu oyun Türk-Rus ilişkilerini geçmişte farklı cephelere itmiştir. Rusların 1945’ten sonra Moskova’nın Ankara’ya dayattığı talepleri SSCB ve Türkiye Cumhuriyeti kurucularının inşaa ettiği ilişkilere hançer gibi saplanmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Ankara ve Moskova arasında köprüler yıkılmış, Ankara-Washington köprüleri askeri ve ekonomi anlaşmalarla sağlamlaşmıştır. Sovyetlerin yıkılmasıyla dengeler tekrardan gözden geçirilmiş Türkiye’nin bağımsızlığını alan eski Sovyet ülkeleriyle ilişkileri soy-kültür kavramlarıyla birlikte ekonomi iş birliği çerçevesinde güçlendirmek istemiştir. Rusya’da 2000 yılında yapılan seçimlerler V. Putin Cumhurbaşkanı olmuş, Türkiye’de ise Ak Parti 2001 yılında kurulmuş 2002 yılında iktidara gelmiştir. 14 Mart 2003 tarihinde ise R. T. Erdoğan başbakanlık görevini almıştır. Her iki lider görevlerinin ilk yıllarında enerjilerini daha çok iç sorunlara ayırmış, ülkelerinin sosyoekonomik problemlerini gidermeye çalışmıştır. Diğer yandan iki ülke de etnik farklılıklardan doğan çatışmaları ülkelerinde çözmeye çalışmıştır. Türkiye Cumhuriyeti lideri Recep Tayyip Erdoğan ”her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” derken, Putin Çeçenistan’daki ayrılıkçı güçlere askeri müdehalede bulunmaktan çekinmiyordu. Her ne kadar yöntemsel farklılık olsada amaç yeni düzene en sorunsuz haliyle girebilme hayaliydi. V. Putin ülkesini ekonomik alanda toparlamaya çalışırken ülkenin zenginleriyle toplantılar düzenliyordu. Recep Tayyip Erdoğan krizden aldığı ülkeyi seçim esnasında verdiği sözler doğrultusunda deyim yerindeyse ”ülkenin belini doğrultmaya” çalışıyordu. Ülkelerine yatırım çağrısı, pazar bulma arayışı iki liderin aynı zamanda örtüşen adımlarıydı. Türk-Rus ilişkilerinde 1 Mart 2003 önemli virajlardan biridir. 1 Mart tezkeresinin geçmemesiyle gerilen Ankara-Washington hattı Türk-Rus ilişkilerinde kaldıraç görevini üstlenmiştir. O dönemin Rus gazeteleri Türkiye’nin artık ABD ekseninde hareket etmediğini yazarken bugünlerin ayak seslerini tahmin edebilmişler miydi? İlerleyen süreçlerde iki ülke arasında enerji alanda çalışmalar iki ülkenin yakınlaşması için sebep olurken bölgesel çatışmalar iki ülkenin fay hatlarında kırılmalara neden olmuştur. Özellikle Suriye’de başlayan iç çatışmalar ve sonrasında Rusya ve Türkiye’nin sahada karşı karşıya gelmesi sorunu üç boyutlu denkleme sokmuştur. Bölgesel sorun iki ülke arasında ”Uçak Krizi” olarak adlandırılmış büyük bir probleme yol açmıştır. O dönem karşılıklı restler Türkiye’nin müttefikleri tarafından desteklenmiştir. Krizin sonuçları ekonomik yaptırımlara neden olmuş Türkiye-Rusya ilişkileri dip noktayı test etmiştir. Krizden bir sene sonra Rusya Federasyonu Devlet Başkanına Recep Tayyip Erdoğan’nın gönderdiği bir mektupla sorunun çözülmesinde ilk adımı atılmıştır. Jet Krizi akabinde Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Karlov’un katliamı iki ülke ilişkilerinin tamamen bozulması üzerine kurulmuş bir oyun olarak tasarlanmıştır. Türkiye Uçak Krizi’nden sonra izlediği yöntemin tam tersini izlemiş Rusya tarafına gerekli bilgilendirmeyi ivedilikle yapmış, cinayetin araştırılması üzerine ortak araştırma komisyonu teklife etmiştir. Bu yaklaşım kurulan oyunun bozulmasına ciddi katkı sağlamıştır. İlişkilerin tekrar Uçak Krizi dönemi gibi olmasını isteyenler bu kez hedeflerine ulaşamamıştır. Öyle görünüyor ki ikili ilişkilerin her alanda gelişmesi Türkiye’nin Batılı müttefiklerince pek istenmemektedir. İki ülke ilişkileri Orta Doğu, Karadeniz, Orta Asya gibi bölgelerde hem ortak hem birbirlerine karşı riskler içeren çıkarların hedef olarak belirlediği bir dönemden geçiyor. Türkiye’nin güneyinde terör örgütlerine desteğin Türkiye’nin müttefiklerince verilmesi, Türk dış politikası üzerinde değişkenliklere neden olmuştur. Batı’nın Rusya’ya karşı tutumunu düşünecek olursak iki ülkenin yakınlaşması aynı güvenlik tehdidiyle olmuştur. Fakat Türk-Rus ilişkileri açısından bölgesel çıkarların uyumlu olduğunu pek söylemek mümkün değil. Bunu Suriye, Libya, Karabağ’da deneyimlemiş olduk. Bu deneyimlerden çıkarılabilinecek en önemli unsur iki ülkenin Astana Formatı gibi ortak mekanizmalar aracılığı ile çalışıp karşı karşıya gelmeme çabasıdır. Bu çaba yer yer yetersiz de kalmış olsa bugün Ankara-Moskova ilişkileri krize sokmadan yürütmeyi başarabilmiştir. Bu Orta Doğu gibi sürekli güç dengelerinin değiştiği ve sıcak bölgeler için örnek olabilir. Fakat iki ülkenin dondurulmuş sorunları her an kaşınmaya hazır ve ipleri gerecek seviyededir. Örneğin Uçak Krizi’nden hemen sonra Moskova Türkiye’ye karşı bir çok problemi kaşımıştır. Bunlardan bazıları; Kürt politikası, Atatürk laikliği, Türkiye’de radikal İslam, Rus turistlere ihtiyaç, Suriye’den getirildiği iddia edilen tonlarca litre petrol, Suriye’de olan Türk askeri… Türkiye iç politikasına direkt müdahale olarak algılanacak bu sorunların jet krizinden hemen sonra kaşınması ikili ilişkilerin kırılganlığını göz önüne sermiştir. Son dönemde Azerbaycan-Ermenistan savaşında Türkiye’nin Azerbaycan’a açık desteği, askeri yardımı ve SİHA’ların Azerbaycan’a satılmasından Moskova pek memnun olmamıştır.

Bugüne kadar dalgalı seyreden Türk-Rus ilişkilerinin bundan sonra da dalgalı seyretmesi yüksek ihtimaldir. İkili ilişkilerin derinliğinin test edileceği yüz de yüz kaçınılmaz bir gerçektir. Bölgesel çıkarların ikili ilişkiler açısından hem avantaj hem de riskler doğurduğu açık. Avrasya kıtasında Türk-Rus rekabetinin artmasını, Orta Doğu’da stratejik iş birliklerinin artmasını bekliyorum. İki ülkenin sınır güvenliğini ve iç düzenini tehdit edecek yapılanmaların direkt veya dolaylı desteklemesi ikili ilişkileri üç bilinmeyen denkleme sokmaktadır. Örneğin Rusya’nın Şam yönetimi Esad’ı desteklemesi, Esad’ın PKK’ya göz yumması ve Ankara’nın Esad’ı istememesiyle Türk-Rus ilişkileri açısından doğan üç bilinmeyen denkleme dönmektedir. Bu örnekler Libya, Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarıyla çoğaltılabilinir. Diğer yandan Moskova’da PYD’nin aktif rol oynaması ve devlette karşılık buluyor olması ikili ilişkileri derinden bozacak dinamiklerinden bir diğeridir.

İkili ilişkilerde atılan adımların stratejik karaktere sahip olmasını sağlayan bazı girişimler vardır. Bunlardan en önemlisi enerji ve askeri alanlarda yapılanlardır. S400, Akkuyu ve şu aralar ara sıra gündeme getirilen SU35 savaş uçaklarının Türkiye tarafından talep görmesi ilişkilerin stratejik iş birliği doğrusuna girdiğinin kanıtlarıdır. Her ne kadar S400’ler ABD ile yakınlaşmada pazarlık konusu yapılmaya çalışılsada Türkiye bugün hava savunma sahasında S400’leri kart olarak elinde bulundurmaktadır. Diğer yandan Türkiye sınırları ve iç huzuru bağlamında Batı’dan aldığı tehdit algısını biliyoruz. Aynı tehdit Moskova içinde geçerlidir. Bu doğrultuda Batı’dan gelen dolaylı veya direkt tehditler iki ülkeyi aynı güvenlik kanalına sokmaktadır. Bu çerçevede gelişen ilişkiler liderlerin tutumunada yansımaktadır. Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin’in iyi anlaşması iki ülke ilişkilerine de olumlu yansımaktadır. Fakat bu olumlu yansıma devlet mekanizmalarına inmediği için risk olarak önümüze çıkmaktadır. Sürekliliği sağlamak için iki ülke bu olumlu uyumun devlet mekanizmaları dahilinde yakalaması gerekmektedir. Kaldı ki 2023 seçimlerinde Millet İttifakı’nın iktidar olma ihtimalinde Türk-Rus ilişkilerinde değişimliler olacağı ihtimali bulunmaktadır. Rusya’da ise Putin’in ne zaman gideceği, gittikten sonra kimin geleceği merak konusu. Bu şartlar altında, Türkiye’nin bölgesel ve küresel kuruluşlarla ilişkilerini geliştirerek ikili ilişkilerin karşılıklı ekonomik bağımlılık temelinde biçimlendirilmesine ve çok taraflı ilişkilerin kurumsallaştırılmasına olanak tanıyacak yeni bir Türk-Rus ilişkileri stratejik vizyonunun derhal oluşturulması gerekmektedir. Aynı zamanda Avrasya Ekonomik Birliği topluluğuna Türkiye’nin katılması ikili ilişkilerin ekonomi boyutunu daha geliştirmesi için ciddi katkı sağlayacağı düşüncesindeyim. Diğer yandan Şangay İşbirliği Örgütü yapılanmasında ”diyalog ortağı ülkeler” arasında olan Türkiye’nin ‘‘gözlemci ülke” statüsüne dahil edilmesi iki ülke arasında ilişkilerin dengeleme profilini derinleştireceği düşüncesindeyim. Ayrıca, geçtiğimiz yıllarda Türkiye BRICS’e üyeliğe sıcak bakmıştı. Türkiye’nin BRICS için üyelik girişimlerini başlatması Türk-Rus ilişkilerinde ekonomik-siyasal düzlemde karşılıklı bağımlılık yaratacağı düşüncesindeyim. İki ülke hafif savunma sanayisi için özel şirketler aracılığı ile iş birliğini geliştirmesi mümkün olabilir. Diğer taraftan Rusya’nın son zamanlarda önem verdiği iç turizme Türk iş adamları otel, sahil bölgelerine yatırımlar yaparak karşılıklı bağımlılık ilkesine katkı sağlayabilir. Sadece Türkiye’nin Rusya’ya değil, Rusya’nın da Türkiye’ye ihtiyaç duyacağı alanların çoğaltılması gerekmektedir. Türk-Rus ilişkilerinde diğer bir ortak nokta ise Rusya’da yaşayan Tatar, Başkurt, Yakut, Çuvaşlardır. Türkiye çoğunluğu müslüman bu halklarla hem ekonomik hem kültürel hem de akademik çalışmalarla bağları güçlendirmelidir.

Sonuç olarak her iki ülke jeopolitik fay hatlarına dikkat etmezse ilişkilerin eskiden daha kötü olabileceğini tahmin etmek zor değil. Stratejik açıdan bakıldığında, iki ülke arasındaki ilişkilerin uzun vadeli perspektifte rekabetin işbirliğinden çok daha muhtemel olduğu açıktır. Bu yüzden yukarıda saydığımız girişimlerin ilişkileri bu hatlardan olabildiğince uzak tutacağını düşünmekteyiz.

ree

Yorumlar


bottom of page